SAHTE TANRILAR ve ALLAH
Ferdi şuurlar gibi “içtimai şuur” da dinamiktir. Yenilenme hızları farkında olmakla birlikte, “maşeri şuurda” da kavramların biçim ve muhtevası sabit kalmamaktadır.
Tarih diyor ki, fertler gibi cemiyetler de “Allah’ı aramaktadırlar”. Şu veya bu tesirlerle “içtimai vicdanda” da “tanrı kavramı” yenilenip durmaktadır. Kendi başına kalınca, kendine”sahte mabutlar” yontan cemiyetler, ancak şanlı peygamberlerin yardımı ile ile idraklerini kirleten “antropomorfizm”den “anizm”den ve eşya dünyasına ait “ilizyonlar”dan kurtulabilmektedirler. Böylece beşeriyet, varlığımıza “şahdamarımızdan daha yakın” ve tasavvurlarımıza sonsuzca uzak olan yüce Allah’a doğru hızla akmaktadır.
Beşeri macera, şunu göstermektedir ki, gerek fert olsun, gerek cemiyet olsun, insanoğlu asla Allah’ı inkar edememektedir. İnsanların inkar ettikleri, bizzat “Yaradan” değil, “tanrı” diye vehmettiği tasavvurlarıdır. Yani insanoğlu, “putları” kıra kıra Yüce Allah’a doğru yol almaktadır.
Alman filozof Niestzsche (Niçe) : “Tanrı öldü. Artık, tanrı Dionizos benim.” diye sayıklarken, kimbilir hangi “putu” yıkıyordu. Sevinçle belirtelim ki, insanoğlu, Şanlı Peygamberler dizisinin yüce tebliğlerini kavradıkça, yonttuğu ve vahmettiği “sahte tanrıların enkazlarını” tarihin çöplüklerine boşaltmaya devam edecektir.
Öyle anlaşılıyor ki, insanolu, fıtratı icabı, Allah’ı aramakta ve fakat kendi idrak ve tasavvurunu “sahte tanrıların” ve “bozuk mabutların” tasallutundan kolay kolay kurtaramamaktadır. Onun için, İslam büyükleri, insanoğluna, “Allah’ın varlığını isbat etmek” yerine, vicdanlara ve tasavvurlara musallat edilen “sahte tanrıları” ve “sahta mabutları” temizlemeyi tavsiye etmişlerdir. İslam büyükleri çok iyi biliyorlardı ki, “sahte mabutlara” giden yol kapanmadıkça “Gerçek Mabud”a giden yol açılmazdı.
İslam da “Kelime-i Tevhid” bu demektir. Bu konuda İmam-ı Rabbanî Hazretleri şöyle buyururlar: “Mübarek “la ilahe illalllah” sözü, insanın içindeki ve dışındaki, bütün sahte mabutları kovduğu için, nefsi temizlemekte, en faydalı ve en tesirli ilaçtır. Tasavvuf büyükleri, nefsi tezkiye etmek için, hep bu cümleyi seçmişlerdir.”(Mektubat 52. Mektup.) Nitekim yüce ve mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Allah ile birlikte başka bir ilah edinme ve ona tapma. O’ndan başka ilah yoktur ve O’nun zatından başka herşey helak olucudur”. (El – Kassas / 88)
Durum fertler için de aynıdır. Kaba bir antropomorfizme ve anizme kapılarak yanlış bir “tanrı tasavvuruna” kapılan çocuk, çok geçmeden, bu inancın yanlış olduğunu görür. “Ergenlik kırizleri” içinde, bu yanlış terakkiyi silkinip atmak ister. Çok defa bunu başarır da… Ancak, bu durumdaki ergen, bazen yanlış bir “tanrı tasavvurundan” kurtulduğunu farketmeksizin, Allah’a olan inancını kaybettiğini sanarak buhrana düşebilir. Bu durumda bulunanlara, İmam-ı Rabbani Hazretlerinin tavsiyesi şudur: ” Allah’ı arayan kimsenin, kendi içinde ve dışında olan bütün bozuk mabutları yok etmesi ve ‘illallah’ derken, mabut olarak fikrine ve vehmine gelen şeylrin hepsini nefyetesi, kovması lazımdır. Gerçek bir mabudun varlığını, yalnız düşünmeli, ondan başka hiçbir şeyi, hatırına getirmemelidir”. (Mekdubat, 126. Mektup).
KAYNAKÇA; Seyid Ahmet Arvasi
EDİTÖR: Hayme ANA
Hiç yorum yok: